Su üstünde kurulan şehir, “ters dönmüş bir orman”ın üzerinde yükseliyor
Venedik’i bilen herkesin söylediği gibi: Bu şehir, aslında “ters duran bir ormandır.”
Yaklaşık 1600 yıldır suyun üzerinde varlığını sürdüren Venedik, uçları toprağın derinliklerine çakılmış milyonlarca kısa ahşap kazık üzerine kurulu. Karaçam, meşe, kızılağaç, çam, ladin ve karaağaç gibi sert ağaç türlerinden yapılan bu kazıklar, taş sarayları ve çan kulelerini yüzyıllardır ayakta tutuyor.

3,5 metrelik kazıklar üzerine kurulan taş şehir
Kazıkların uzunluğu 1 ila 3,5 metre arasında değişiyor. Bu ahşap direkler, yapının dış kenarından merkeze doğru spiral düzende çakılıyor. Ortalama her bir metrekareye dokuz kazık düşüyor. Ardından kazıkların üstü kesilerek düz bir yüzey elde ediliyor ve zatteroni adı verilen panolarla kaplanıyor. Üzerine taş temeller örülerek bugün bildiğimiz Venedik doğuyor.
Sadece Rialto Köprüsü’nün altında 14 bin, San Marco Bazilikası’nın altında ise yaklaşık 10 bin meşe kazık bulunuyor.
“Venedik ormancılığı icat etti”
Venedik Cumhuriyeti, inşaat ve gemi yapımı için gereken ahşabı temin etmek amacıyla erken dönemde ormanlarını koruma altına aldı.
İtalya Ulusal Araştırma Konseyi’nden Nicola Macchioni’ye göre, bu yaklaşım “modern ormancılığın başlangıcı” sayılıyor.
Macchioni, “Venedik ormancılığı icat etti” diyerek, şehrin sürdürülebilir kaynak yönetimi konusundaki tarihsel rolünü vurguluyor.

Ahşaplar Neden çürümüyorlar?
Ahşabın bin yıldan uzun süre su altında kalmasına rağmen çürümemesinin sırrı, oksijensiz ortam ve su-toprak dengesi.
Padova ve Venedik üniversitelerinin yaptığı araştırmalara göre, kazıklar oksijensiz ortamda bakterilere maruz kalsa da bu süreç çok yavaş ilerliyor.
Ayrıca bakterilerin açtığı boşlukları su doldurduğu için ahşap formunu korumaya devam ediyor.
Macchioni bu durumu şöyle açıklıyor:
“Temel sistemi, ahşap, toprak ve sudan oluştuğu için çalışıyor. Toprak oksijensiz bir ortam yaratıyor, su hem buna katkı sağlıyor hem de ahşabın şeklini koruyor.”
“Ters ormanın” mühendislik sırrı: Sürtünme gücü
ETH Zürih Üniversitesi’nden Prof. Alexander Puzrin’e göre, Venedik’in başarısı “hidrostatik sürtünme prensibi”nde yatıyor.
Kazıklar kayaya ulaşamasa bile, sık yerleştirme sayesinde toprakla aralarındaki sürtünme artıyor. Bu sayede yapı ağırlığı dengeleniyor ve şehir batmadan yüzyıllar boyunca ayakta kalabiliyor.
Ahşaptan gökdelenlere uzanan miras
- yüzyılda yerini betona bıraksa da, ahşap temelli inşaat anlayışı günümüzde yeniden yükselişte.
Ahşap, karbon salmayan, biyolojik olarak çözünebilen ve deprem dayanımı yüksek bir malzeme olmasıyla dikkat çekiyor.
Illinois Üniversitesi’nden mimarlık profesörü Thomas Leslie’ye göre, “Ahşap bugün yeniden altın çağını yaşıyor.”
Antik Roma’dan Azteklere uzanan köklü teknik
Venedik’in kullandığı bu teknik aslında antik Roma mühendisliğinden geliyor.
Romalı mimar Vitruvius, suya yakın yapılarda ahşap kazık kullanımını ilk tanımlayan isimdi.
Aynı yöntem, Çin’deki bent kapılarında ve Azteklerin Meksiko’daki yapılarında da görüldü.
Prof. Puzrin, “Aztekler çevrelerine uyumlu inşaat teknikleri geliştirerek İspanyollardan çok daha başarılıydı” diyor.

Yüzyılların dengesinde yaşayan şehir
Bugün Venedik hâlâ yavaş yavaş batıyor. Örneğin Frari Kilisesi’nin çan kulesi yılda yaklaşık 1 milimetre çöküyor.
Ancak uzmanlar, çevresel koşullar sabit kaldığı sürece bu sistemin daha yüzlerce yıl dayanabileceğini belirtiyor.
Venedik, bir mühendislik mucizesi olmanın ötesinde, doğayla kurulan dengenin de bir sembolü.
1600 yıldır suyun üzerinde, doğanın yasalarına karşı değil; onlarla uyum içinde yaşıyor.
