Bunu Yapabiliriz..

Bunu Yapabiliriz.. Bunu Yapabiliriz..

Mahmut Yayla – Köşe Yazısı

Sözlerimin başında hayatını görevi başında kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabır, Büyük Türk Milletine de başsağlığı diliyorum.

Tarifi olmayan bir acı ile yüreğimiz yandı ve bir daha bu gibi elim olayların yaşanmaması için gerekli tedbirlerin daha fazla alınmasının önemini çok acı bir şekilde tecrübe etmiş de olduk.

Bazen gözümüzden kaçanlar oluyor.

REKLAM

Eeeee malum hayat zor, karmaşa-telaşe, hırsız-arsız, ekonomi-asgari ücret derken bizim de ıskaladığımız ve yavaş yavaş içimize sızan özelikle gençlere yönelik tehlikelerden bahsedeceğim.

Bugün ülke gençliğimizin bozulması için, dininden diyanetinden uzak kalması için, ezanına bayrağına duyarsız olması için var gücüyle çalışan dış güçlerin olduğunu biliyor ve bunlara hizmet eden iç minnaklar olduğunu da tahmin ediyoruz.

Eğer olmamış olsalardı yahudi mallarını boykot etmek yerine yerli ve milli sermayeyi hedef gösteren maşalar da olmazdı. Ya da kızılcıklı mızılcıklı diziler türemez mahrem teşhir edilmezdi. Ya da fa..şe tabelalı sözde şarkıcılar türemez, ya da erotik sapkın guruplar konser veremezdi.

Kimse aptal değil görüyoruz. İçinde bulunduğunuz felaketin, hıyanetin ve gafletinde farkındayız.

İllüzyonistler, “en çok görünen, hiç görünmeyendir” diyerek insanların  gözünün içine baka baka numaralarını yaparlar ve kendisine göre karşısındaki zavallı azınlıktan aldığı alkış ve para da onun için başarı kabul edilir.

Sizde yıllardan beri aynı numarayı uyguluyorsunuz…

Sanatta da, ticarette de, siyasette de bir şaklaban bulmuşsunuz ve oynatıp ülkenin parasını, malını, imanını, örf-adetini, geleceği olan gençliğini alıyorsunuz yetmiyor daha çok almak için gece gündüz çalışıyorsunuz.

Şuurlu gençlik olmalı diyorum ya, evet ah ah… o şuurlu imanlı gençliği bozamadıkça da kuduruyorsunuz.

Planlarınızı bozuyorlar çünkü

Devletine katma değer üretiyor…

İHA yapıyor, SİHA yapıyor, TOGG yapıyor, KAAN yapıyor, vergi rekortmeni olup ödüller alıyor.

Yetmiyor Gabar’dan petrol çıkartıyor….

Olacak, olmalı çok daha iyisi olacak ama bir taraftan da bu yahudi tohumları da durmadan üretiyor.

Madde bağımlılığı konusunda devletimizin titiz çalışmaları olduğunu biliyorum. Ama bağımlılık sadece madde ile sınırlı bir kavram değil. Elimizdekinden evimizdekine kadar bağımlılık her yerde kene gibi bizlere yapışmış durumda. Sosyal medya denilen mecranın içi adeta çöp. Her türlü melanetin ilk adımı sosyal medyada. Sanal kumar, ahlak dışı görüntüler gibi her pislik oralarda. Eeeee yıllarca dizilerle aşılanmış konfor, kolay para kazanma, emeksiz yemek gibi konuları düşününce devletin bu gibi konularda sınırlama uygulaması yapmasını gerektiğini düşünüyorum.

Adam öldürmek, madde kullanmak, aldatmak gibi bize yakışmayan ne varsa, gençler hatta çocuklar bunları izleyip sıradanlaşmasın.

Basite indirgenmesin, bir cana kıymanın kolay olmadığını bilmeli. Bir insan katledilince sadece bir bireyin hayattan kopmadığını eşinin ailesinin onu yetiştiren ebeveynlerin, emek harcayan öğretmenlerini, alışveriş yaptığı bakkalın yani kısacası doğrudan ya da dolaylı bağlantılı olduğu her şeyin ve her konunun aslında katledildiği bilinmelidir.

Bunun içinde gerekiyorsa devletimiz erişime kısıtlama getirmeli. Kötü içeriklerin olduğu dizi, sinema, film, şarkı, türkü gibi konulara da bandrol vermemeli.

Bu diktatörlük değil, bu milletin asimile olmasının önüne geçmek, oyuncak değil oyuna kural koyan olmak, geleceğini teminat altına almaktır.

‘Silahsız’lanalım…

Bugün gelmek istediğim konu aslında, kayıtlı ya da kayıtsız yani ruhsatlı ya da ruhsatsız silahın hiçbir şekilde olmaması amasız fakatsız hiçbir mecrada olmaması.

Bu da bir bağımlılık,

Bence bir çaresizlik bir zayıflık işareti kendine yetememenin göstergesi. Acziyetin vücut bulmuş hali. Ne o demir parçasıyla mı korunacaksınız, ya da bir kurşun 20 TL diyerek kahramanlık mı yapacaksınız?

Silah taşıyan ya da taşımaya hevesli olanlara kitap taşıttıralım.  Sözün kılıçtan keskin olduğunu ilmin ve bilimin, aklın ve adaletin, hakkın ve hukukun en güvenli liman olduğunu anlatalım.

Bireysel silahlanma zorbalığa atılan ilk adımdır.

Bu konuyla alakalı araştırma yapmamın sebebi, bu konuyu ele almamın sebebi bu konuyla ilgili yorum yapmamın sebebi ülkemizin içinde bulunduğu yoğun cinayetlerin başta olması insanların kendi adaletini kendilerinin sağlayacaklarını düşünmeleri gibi toplumun kanayan yaraları ve  20 yaşında bir gençle yaptığım konuşmam oldu.

Bugün Türkiye’de bireysel silahlarla işlenen suçların %75’i ateşli silahlarla işleniyor. Ateşli silahlarla işlenen suçların %84’ünde de ruhsatsız silah kullanılıyor. Her yıl ortalama 4.500 kişi bireysel silahlarla hayatını kaybediyor bu küçük çaplı bir savaş demek.

Her Dört Kişiden Birinde Silah Var!!!

Ruhsatlı ve ruhsatsız silahlarla işlenen suçlardan yola çıkarsa Türkiye’de 17 milyonun üzerinde ruhsatsız silah var. Matematiksel olarak Bu da her 4 kişiden birinde silah var demek.

Amerika’da bireysel silahlanma serbest 300 milyonluk nüfus başına bir silah düşerken bireysel silahlarla hayatını kaybedenlerin sayısı 30.000’de bir yani Türkiye’deki bir silah Amerika’dakinden 3 kat daha ölümcül.

Acı gerçeği iz olan rakamsal veriler ışığında dahil ne kadar korkunç bir tablo var. Eee malum her dizide başrol aldatır ve öldürür işlendiği için kendine yetmemiş insanımız da çok rahatça sıradan bir şekilde tetiğe basabiliyor.

Yukarıda nasıl sosyal hesapların kısıtlanmasının bir diktatörlük olmadığını gelecek için yatırım olduğunu  vurguladığı  gibi bu konuda da radikal karar alınması önemlidir.

Bir Gecede Biter…

Devletimizçok muktedirdir. Toprağımızın altını da, üstünü de çok iyi bilir. Gökte uçan kartalı da bilir, Boztepe’den akşam güneşini izleyeni de….

Özgürlük denilen savsatadan çıkıp, ruhsatlı-ruhsatsız nerede ne kadar silah varsa toplamalı.

Hatta asker dışında hiç kimsede beylik tabancası adı altında silah verilmemeli.

Polisin cebinde, akşam mesai dışında silaha ne gerek var?

Muhtardan-basın mensubuna, iş adamından-bürokrat kadar hiç kimsenin silah taşımasına gerek yok.

Sadece karakolda kolluk kuvvetleri de emir halinde kullanılması uygun olur.

Devletimizin muktedir gücü bu silahları toplamayı bir gecede bitirir.

İnsan denilen canlı, suç işlemeye kötülük yapmaya daha meyillidir. O nedenle eline suç aleti vermezsen o da suçu işleyemez.

Oldu da elinde suç işleyecek alet olmadan öfkesine yenilir ve öfkeyi eyleme çevirirse iki yumruk atar en fazla ve bundan da kimse ölmez.

Kadın cinayetleri haberlerini yıllardan beri izliyoruz, duyuyoruz ve artık utanıyoruz.

Verme eline silahı neyle öldürecek. Cinayet oranını üçte iki oranında düşürürsün.

Burada kıyas şöyle olmalı. Kadınlarımızı kaybetmemek, bu silahlardan kasaya giren vergi kalemlerini kaybetmekten daha mantıklı değil mi?

Kadınlar çoklu örnek olduğu için kaleme aldım lakin kıyas da, yazdıklarımız da insanın yaşaması ve yaşam hakkının öncelemesi.

Stefan Zweig’in çok sevdiğim o güzel sözüyle kapatalım yazımızı, ”Silah, fiziksel açıdan güçsüz olanların kendilerini güvende hissetmelerini sağlar.”

Kalın sağlıcakla….

Yorum ekleyin..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gelişmelerden Haberdar Olun!

KVKK Sözleşmesi gereği bilgileriniz 3.şahıslarla paylaşılmaz. KVKK Aydınlatma Metni and Kullanım Sözleşmesi
REKLAM